31 Mayıs 2011 Salı
dök içini bebeğim
hoca çıkabilirsiniz dedi. hemen kalemleri kaptım çıktım. normal bir hızla sağdan yavaş yavaş aşağıya indim. sağa döndüm. tuvalete girdim rutin saç kontrolünü yaptık. sonra bir kat daha indik. kantine suyumu falan aldım doğru sınıfa. oturdum adam gibi sıraya. etrafa mal mal bakınıyorum. ikinci dönem ilk sınavları. hoca geldi. bu arada sıranın üstündeki karalamaları silmekle uğraşıyordum. hoca kaldırdı beni, dağıt dedi kağıtları. hayırda diyemezsin hocaya. mecbur kaldırdık kendimizi. sıradan sıradan dağıtmaya başladım. ancak bir yere geldim. kendimden geçtim. kağıtlar yere düştü. hemen topladım küfür yememek için. hemen açık kahverengi ceketli ,gözlüklü, kısa saçlı kıza verdim kağıdını. gülümsedi ve diğerlerine de devam ettim. adam gibi oturdum yerime. soruları çözdüm yazdım çizdim. verdim kağıdı baktım daha 10 dakka var aylak aylak oturdum sırada. sonra sağıma çevirdim kafamı. açık kahverengi ceketli ,gözlüklü, kısa saçlı kız oradaydı. birden gözüme bir ışıltı geldi. kalbim bir pır pır etti. noluyoruz lan dedim. olmuş lan. gerçekten olmuş. hazırladım kendimi. kapıdan çıkarken saçların çok yakışmış falan diyecektim. olmadı. diyemedim. utangaçım biraz ayıptır söylemesi. bir sonraki gün tekrar aynı teraneler. aşağı indik falan filan biliyorsunuz oraları. bu sefer hocanın gözlerinin içine bakıyordum ne olur ben dağıtayım diye. vermedi kağıtları. kendi dağıttı. işte o zaman küfür ansiklopedisini hatim ettim. neyse biz devam edelim. sınavda çaktırmadan ona bakmaya çalışıyorum. ama hep bir korku ya göz göze gelirse. ya huylanırsa falan. anlayın sizde beni. döndüm önüme. yine erken verdim kağıdımı. daldım hayallere. yüzüm ona dönük arada açıyorum gözlerimi onu görmek için. sonra sınav kağıdını bıraktı. arada koptum. gittim ve geldim. hemen masanın üstünde duran kağıda kartal gözlerini diktim. ismini aldım. yanlış isimmiş, çok koydu çook. tekrar bir arama tarama işleminden sonra arkadaşlar vasıtasıyla kızın ismini buldum. hemen facebook ta add friend. bir sonraki gün kabul etmişti. tabi hemen fotoraflar gönderiler beğenildi. artık sadece onun online olmasını bekliyordum. öyle yüz yüze görüşmek için cesaret yok daha. en son bir gün gördüm. ama yemedi yazamadım. tıkladım üstüne, yazmak için satırada tıkladım. tam yazıcaktım ki olmadı. profiline girdim yeni fotoğrafını beğendim. o arada çıktı. başka bir gün yine denk geldik. bu sefer selam yazabildim. iyi nasılsın hoş falan derken okul ders falan koparttık gidiyoruz. sonra arkadaşlar vasıtasıyla kendisini sevdiğimi falan öğrendi kendisi. sevgilisi varmış. bunu duyduktan sonra kendimden geçtim. o sınav dönemi ve 2. sınav dönemi ben bende değildim. bu da 2 aylık bir süre falan. bu arada kız hala arkadaşım olarak ekli. bir gün bir erkekle fotoğrafını koymuş. esas o zaman bittim. işte o zaman kaleyi yıkan son top atılmıştı. kendi kendime triplere girdim. üzüldüm hemde çok. birkaç ay yüzümde moron maskesiyle dolaştım. bu aralarda da bana farklı bakıyordu. kötü niyetli biriymişim gibi. yada ben öyle biliyordum.kurtuldum bu düşüncelerden. sonra kurdum kafamda birşeyler. ona yazmak için çok şey hemde çok. onun online olmasıyla herşey bitecekti. olmadı. yapamadım. selam yazdım, hal hatır sordum gerisi olmadı. diyemedim. hepsi uçup gitti, kalbim yine pırpır etti. ama söyledim farklı bakıyorsun diye. hayır öyle birşey yok dedi tatlıya bağladık olayı. başka birisiymişim gibi davranma dedi birde bana. işte burda ilkbaharda canlanan çayırlar gibi çiçekler açtı kalbimde. ama soru işareti hep kafamda; hala. ne demek istedi. acaba hala birisi var mı onun için. neyse devam edelim. sonra yine canına yandığımın sınavları tekrar başladı. ama bu seferde bu utangaçlık meselesi bana bastırmaya başladı. bakamıyordum ona. utanıyordum. hemde çok be. ben kimim ki onu kendime yakıştırıyorum dedim kendi kendime. sonra yine sınav kağıtları falan dağıtıldı. hep gülümsedim ona o kağıtları dağıtırken. böyle başarılar falan. olabildiğince iyi niyet göstergesi. sonra bir gün yine hoca bekliyorum. sıranın üstüne koymuşum kafayı. geldi omzuma dokundu. eğildi ve yüzüme baktı. bu sırada tansiyon uçtu tabi nabız 3,5 yanlış birşey dersem diye. "hayatımın en kötü notunu aldım" dedi. birden içim ferahladı. sanmayın kötü not aldı diye. hiç değilse yanlış, pot kırıcak şeyler söyleme kapısını kapadı. yoksa tabiki üzüldüm. sonra yanımızda ki arkadaşlarda konuşmaya katıldı. öyle fazla pısırık kalmadan takıldım aralarında. sınav oldu bitti çıktık. ama bir türlü karşılaştığımızda yüzüne bakamıyordum. sonrasında hiç değilse gelişme var. gördüğümde merhaba demeyi falan unutmuyorum. ya da sınav kağıdı verirken başarılar buyrun demeyi falan. ama bu gün durakta gördüm onu uzaktan uzaktan. salakça bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. merhaba dedim arkamı döndüm durağın köşesine geçtim. arkamı döndüm, bir arabaya bindi ve gözden kayboldu. belki ben şimdi bunu yazarken online'dır ve ben biraz daha muhabbetten kaçırıyorum ama belkide deyecek. şimdi belkide anlar bunu okursa. kimdir bu adam. ne hissediyor neler olmuş acaba? diye.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder